Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Bu nedenle her türlü delil, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bunun sınırları; hukuka uygunluk, yargılama ile ilgili olma ve yargılamayı uzatmama olarak sıralanabilir (CMK m.206/2). Ceza ve disiplin yargılamalarının birlikte yürütülmesi hususu tartışılmadan önce, “memur” kavramına açıklık getirmek yerinde olacaktır, çünkü ülkemizde “memur” kavramının mevzuatta farklı tanımlarını görmek mümkündür. Maddesinde, “(1) Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. (2) Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” hükmüne yer verilerek, “memurlar” ve “diğer kamu görevlileri” ayırımına gidildiği görülmektedir. Anayasanın “Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma” başlıklı 68. Uygulamada; kişiler hakkında uygulanan tutuklama tedbirine son verildikten sonra aynı tutuklama sebebi esas alınarak ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tutuklama nedenleri” başlıklı 100. Maddesinde öngörülen şartlar sağlanmadan ikinci kez tutuklama tedbiri tatbik edildiği görülmektedir ki, “ikiz tutuklama” adı ile de bilinen bu uygulama “hukuk güvenliği” ilkesine aykırılığa ve hukuka duyulan güvenin toplumda zayıflamasına yol açmaktadır. “Gecikmesinde sakınca bulunan hal” kavramı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun muhtelif hükümlerinde yer alan ve varlığından bahisle soruşturmalarda hakim kararı yerine cumhuriyet savcısı kararları ile iş ve işlemler yapılmasına sebebiyet veren hal olarak kendisini göstermektedir.
Bu şekildeki bir vergilendirmenin cezalandırıcı vergilendirme olarak addedilmesi gerekir. Elbette cezalandırılma korkusu en büyük caydırma yöntemidir. Fakat nüfus artışının kontrol altına alınmasındaki önlemlerden hiçbirisi insanların sadece doğmakla bir suç işlemiş gibi muameleye tabi tutulabilmesi anlamına gelmemelidir ve bu durum kişi hak ve özgürlükleri bakımından büyük önem taşımaktadır[22]. Bu kapsamda; ticari kazancı belirleyen temel unsur, devamlılık arz eden ticari faaliyette bulunulmasıdır. Buna göre bir kısım dernek, lokal, otel veya münhasıran kumarhanelerde kumar oynatılması halinde bu faaliyet, ticari; elde edilen kazanç ise ticari kazanç kabul edilecektir[7]. Kumarhane işletilmesi sonucunda sağlanan kazanç, işletmenin malikinin hukuki niteliğine göre gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur. Yukarıda yer alan tespitin ihbar veya inceleme sonucu ortaya çıkarılması durumunda POS tefecilik faaliyetini gerçekleştiren kişinin elde ettiği komisyon bedeli ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilecek diğer taraftan söz konusu kazanç üzerinden Banka ve sigorta muameleleri vergisi tarh edilecektir. Bu kişilerin elde ettiği gelirin Gelir Vergisi Kanunu’nun 2.
Yüksek güvenlik konseyi cumhurbaşkanının başkanlığında toplanır. Bu organ millî güvenlikle ilgili bütün meselelerde görüş bildirmek durumundadır. Teşkilâtı, çalışma usulleri cumhurbaşkanı tarafından belirlenir. Başlangıçta, seçilmiş, tayin edilmiş ve tabii üyelerden oluşan yasama konseyinin seçilmiş üyeleriyle ilgili hüküm sonradan yürürlükten kaldırılmıştır. Yasama konseyi mevcut üyelerinin çoğunluğuyla karar verir. Fakat malî işlerde önceden sultanın onayı alınmadan teklifte bulunamazlar. Anayasa, sultanın yasama konseyinin tavsiyesi ve benimsemesi üzerine kanun çıkarmasının uygun olacağını belirtmiştir. Anayasanın değiştirilmesi parlamentonun üçte iki çoğunluğunun kabulüyle mümkündür. Ancak başlangıç veya temel ilkeler, yasama usulü, başkana hükümetin icra yetkisi ve bazı hallerde harcama izni verilmesi konularında getirilecek anayasa değişikliği başkan tarafından halk oyuna sunulur.
- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Millete ve Devlete karşı işlenen suçlar” başlıklı Dördüncü Kısmının “Kamu idaresinin güvenirliğine ve işleyişine karşı suçlar” başlıklı Birinci Bölümünde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu, ancak görevinden kaynaklanan yetkilerini kötüye kullanan kamu görevlisi tarafından işlenebilir.
- Aslında yürütme yetkisinin sahibi cumhurbaşkanı, uygulama cihazı ise bakanlar kuruludur.
- Dosyanın gönderildiği mahkeme, yeniden yargılama yaparak, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde karar verir.
Maddelerinde açık bir hüküm olmaması sebebiyle gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmayacağını kabul etmektedir[19]. Maddesi uyarınca matrahı azaltıcı her türlü giderin belgelendirilmesi gerekliliği karşısında; mükellef açısından yasaklanan faaliyete konu harcamanın gider olarak gösterilmesi hem teknik olarak çok zordur, hem de rasyonel bir davranış değildir. Zira yasak faaliyetin suç olması ve belgelendirilmesi durumunda bu belge, anılan suçun ikrarı niteliğinde olacağından yasak faaliyetlerin temini için yapılan harcamaların gider olarak gösterilmesinin pratikte bir faydası da bulunmamaktadır. Kumar oynayarak kazanç sağlayan kişilerin gelirlerinin, Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen kazanç ve irat çeşitlerinden hiçbirine girmediği gerekçesi ile vergilendirilemeyeceği savunulmaktadır[11]. Buna göre kumar oynayan kişi görünüşe göre ekonomik anlamda gelir elde etmiş olsa dahi; Gelir Vergisi Kanunu kapsamında sayılan gelir çeşitlerinden hiçbirinin kapsamına girmediğinden vergiyi doğuran olay meydana gelmemiş sayılır ve sağlanan çıkar vergilendirilemez.
Yönetim Kurulu gerek gördüğü hallerde doğrudan üye kabul etme yetkisine sahiptir. Glory Bahsegel mobil giriş’nin operasyonları, Curacao Kumar Komisyonu’ndan #365/JAZ lisansı bêtisier lisansına sahip olan YASHA Limited tarafından yönetilmektedir. 000’den fazla” “oyundan oluşan şaşırtıcı bir diziye gururla ev sahipliği yapıyor. Resmi web sitesine veya mobil uygulamaya kaydolduktan sonra, oyuncunun bakiyesini doldurması gerekir, çünkü bunu yapmadan kazanmak imkansızdır. Bir oyuncu ilk sefer para yatırıyorsa, önce kişisel dolabında bir ödeme hizmeti seçmesi gerekir. Kayıt olduğunuzda ve ilk para yatırmanızda alabileceğiniz bonuslar mevcuttur. Glory Casino, Türkiye’de faaliyet gösteren en popüler online casino sitelerinden biridir. Bu bölüm, kumarhanenin diğer bölümlerine kıyasla daha az teklife sahip olsa da, bahis meraklıları için hala çok çeşitli sanal sporlar sunmaktadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında ayrı maddelerde düzenlenen; hem taşıdığı amaç ve hem de uygulama yöntemleri bakımından farklılık arz eden “elkoyulan eşyanın iadesi” ile “elkoyulan eşyanın elden çıkarılması” kavramları, uygulamada karıştırılabilmektedir. Bu nedenle yazımızda; elkoymanın tanımı ve amacı ile birlikte, elkoyulan eşyanın iadesi ve elkoyulan eşyanın elden çıkarılması kavramları arasında bulunan farklar açıklanacaktır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Dördüncü Kısmında, maddi gerçeğe ve adalete ulaşılabilmesi veya muhakeme sürecinde verilen kararların icra edilebilmesini sağlamak amacıyla koruma tedbirlerine yer verilmiştir. Koruma tedbirleri; maddi hakikate ve adalete ulaşılabilmesi için delillerin toplanması ve şüpheli veya sanığın adalet önüne çıkarılabilmesi için kabul edilmiş ceza yargılaması vasıtaları olup, olumlu amaçlar uğruna yasal dayanakla kişi hak ve hürriyetlerinin kısıtlanabilmesini öngörür. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” başlıklı 308. Fıkrasına göre; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re′sen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir”. Hükmün gerekçesine göre; “Maddeye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ceza dairelerinin kararlarına karşı ilamın veya düzeltme istemine ilişkin (…) itiraz edebilecektir”. CMK m.308/1’de ve gerekçesinde; Başsavcı itirazının onama kararlarına karşı mı, yoksa bozma kararlarına karşı mı, yoksa her ikisine de mi yapılacağı yönünde bir tespit yapılmamıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. Maddesine göre; “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmi beş yıl hapis cezası verilir.
Bu kapsamda; vergi anlaşmalarının normlar hiyerarşisindeki ve iç hukuktaki yerine değinmek gerekmektedir. Maddesine göre;“Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Aile ve nüfus politikasının temelini oluşturan evlenme hususunda nüfusun artırılabilesi için bekârların evliliğe teşvik edilmesi alınacak tedbirler arasında düşünülmüştür. Bu bağlamda bekârlardan vergi alınmasına dair ilk kanun teklifini 19 Ekim 1920 tarihinde Canik Milletvekili Hamdi Bey yapmıştır. Hamdi Bey’in teklifini, 22 Şubat 1921 tarihinde Erzurum Miletvekili Salih Efendi’nin “Mecburi Teehhül Hakkındaki Kanun Teklifi” izlemiştir. Sunulan bu teklifler meclis tarafından kabul görmemiştir; ancak bunları müteakip Yozgat Milletvekili Süleyman Sırrı İçöz 18 Mart 1929 tarihinde Bekârlık Vergisi’ne ilişkin teklifini meclise taşımıştır. Söz konusu teklif de basında geniş yankı bulmuş olmakla birlikte meclisten geçirilememiştir. İçöz’ün, teklifini bazı farklılıklarla 1931, 1940 ve 1944 yıllarında yinelediği görülmüşse de akıbeti değişmemiştir. Anılan kanun teklifleri ile bekârların evli ve çocuklulara göre daha fazla vergi ödemesi öngörülmüştür[16]. Yasa dışı veya konusu suç teşkil eden faaliyetlerden elde edilen gelirlerin devlet tarafından kısmen veya tamamen ele geçirilebilmesi hususunda VUK’un 9/II. Maddesinin vergi idaresine tanımış olduğu suçtan elde edilen gelirleri vergilendirme yetki ve sorumluluğu ile 5237 Sayılı TCK’nın 55. Maddesi ile getirilen suçtan elde edilen gelirlerin ”kazanç müsaderesi”ne tabi tutulması zorunluluğu arasında bir çatışma olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
Mevcut davada, ne Yerel Mahkeme hükmü ve akabinde Temyiz Mahkemesinin onama kararı ve ne de Anayasa Mahkemesinin başvurucunun bireysel başvuruna ilişkin kararında, sözkonusu tarihte gizli olan bir adli soruşturmanın kapsamına giren iddiaların yayınlanması sebebiyle başvurucunun itibar ve saygınlığına verilen zararın ciddiyetini yeterince dikkate almamıştır. Davaya konu haberler, özellikle başvurucuyu ağır eylemlerle suçlayan ve böylece onu kamu huzurunda (suçlu çıkaran) mahkum eden veya kınayan iddialardan ibarettir. Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen suçların ayrıntılı olarak incelenmesi dersin temel konusunu teşkil etmektedir. Yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesi hususunda, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 129. Maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 94. Maddesinin ilk şekli benzer hükümlere yer vermektedir. Evvelce sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan kişiden maksat, hakkında kamu davası açılan, fakat soruşturma aşamasında sorgusu yapılmış veya yapılmamış sanık farkının gözetilmesi değildir. Bu hükümde kanun koyucu, hakkında kamu davası açılmamakla birlikte daha önce sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan ve yakalanan kimsenin mahkemeye götürülmesinden bahsetmiştir. Gönül kimsenin tutuklanmamasını, tutuklanmışsa da bir an önce tahliye edilmesini ve tutuklu yargılamasının makul sürede tamamlanmasını ister.
Bakanlar kurulu kural olarak cumhurbaşkanının başkanlığında toplanır. Ancak cumhurbaşkanı gerekli görürse bir başbakan da tayin edebilir. Bakanlar kurulu kanun tasarılarını, bütçeyi, kalkınma planlarını hazırlar, kararnâmeler çıkarır ve ülkenin güvenliğini sağlar. Sistemin gereği olarak anayasa hükümet programının hem parti merkez komitesine hem de halk meclisine sunulmasını emretmiştir. Ancak daima genel, eşit ve gizli oy esasına dayanacaktır.
Toplantı sonunda, tutanak ve diğer belgeler yönetim kurulu başkanına teslim edilir. Yönetim kurulu başkanı bu belgelerin korunmasından ve yeni seçilen yönetim kuruluna yedi gün içinde teslim etmekten sorumludur. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 16 Eylül 2014 tarihli Mansur Yalçın ve diğerleri – Türkiye davasında, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Birinci Ek Protokolü’nün “Eğitim – öğrenim hakkı” başlıklı 2. Yargı Paketi olarak da adlandırılan, Yargı Hizmetlerinin Etkinliğinin Artırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı ile ceza ve ceza yargılaması hukukuna ilişkin, mevzuatta yapılması öngörülen değişiklikler, kanun maddelerinin mevcut halleri ile karşılaştırma yapılarak açıklanacaktır. Haciz, bir para alacağının elde edilebilmesi için borçluya ait mal hak ve alacaklara icra dairesi tarafından hukuken el konulmasıdır. Haczin konusu borçlunun haczi kabil taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki alacakları ve diğer parasal malvarlığı değerlerinden oluşur. Borçlunun ve ailesinin yaşaması ve ekonomik varlığını devam ettirmesi gibi sosyal düşüncelerle borçlunun bazı mal ve haklarının haczedilemeyeceği veya kısmen haczedilemeyeceğine yönelik düzenlemeler yapılmıştır. “Tebligat, bir davaya ilişkin işlemleri, o davayla ilgili kişilere, kanunda belirtilen usule uygun olarak bildirme için yapılan bilgilendirme ve belgelendirme işlemidir”. Tebligat Kanunu’nda ve ilgili yönetmelikte tebligatın ne şekilde yapılması gerektiği (tebligat usulleri) ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.